Yazı, dil farklılığına karşın yine de insanoğlunun ortak hafızasıdır. Yazmaksa başlı başına bir serüven. Hem bu ortak hafızaya katkıda bulunmak hem de geleceğe bir şeyler bırakıp anılmak, yaşamış olduğunu kanıtlamak güdüsüyle çok kimse bu serüvene katılır. Yazarımız Haydar Gündoğan da biraz gecikerek başladığı serüveni Yöresel Masallar 2 ile sürdürüyor. Elinizdeki kitap edebi bir eser ya da bilimsel bir çalışma iddiasında değildir. Ama içeriği itibariyle folklor (halk bilimi) kategorisinde rahatlıkla yer a

Müjdeler verildi ajanslardan, yalancı baharda badem çiçeği neşesiyle: Şakiller temizlendi, kalanlar ise batı illerine, birer aile olarak sürüldü! Bu ülkede efendiler ve köleler vardır, azınlıklar ancak kölemiz olabilir! Pilotlarımız cesurca görevlerini tamamlayarak, kahramanlık madalyası almaya hak kazanmıştır! Dersim'e medeniyet girmiştir! Kızlar ailelerden koparılarak, terbiye edileceği ailelere evlatlık verilmiştir! Mağaralara doldurduk, ağızlarını kapayarak fareler gibi zehirlendik, köklerini kuruttuk!

Dersim halkı yüzyıllar önce; Dilsizdi ama bahtlıydı. Kendisine sığınan insanlarla anlaşabilmek için onların dilini öğrendi ama bu arada bahtını kaybetti. Günümüzde ise; hem dilini kaybetti hem de bahtını. Ve umarım; HES ve barajlarla evliyalar ve ziyaretler diyarı olan, kadim topraklarını da kaybetmez... Romandan; - Korê'm, güzel meleğim! Hadi sen anlat bana, nasıl oluyor da kurt yaratılış sıfatından beklenmeyen bir davranışta bulunuyor? Sonra kuzu neden kurtla aynı merada otlayarak, kendi doğasının dışın

Bu efsane anavatanları Mezopotamya olan Ezidileri anlatmaktadır. Bu etnik-dinsel topluluk diğer bütün azınlıklar gibi asimilasyon, ayrımcılık, katliam ve sürgünlere uğradı. Göç ettiler. Nüfusları Osmanlı topraklarında 1912'de yapılan sayımda yaklaşık 37.000'di. 1923'teki sayımda 18.000'e düştüler. Bugün Ezidi nüfusunun, bütün dünyada 500.000 ile 750.000 arasında olduğu tahmin ediliyor. İnanışa göre Tawusi Melek, Tanrı insanı yarattıktan sonra, insanın önünde eğilmedi. Bu hareketi Tanrı Azda (Ezda, Yezdan)

Sahipsiz çığlıklar, bilinçaltımıza bir hattat ustalığı ile kazınmış önyar-gıların bizi nasıl insanlıktan çıkar-dığını anlatan bir roman. Ruhumuza giysi olan ten rengimiz, inancımıza giysi olan dinimiz, duygularımıza giysi olan dilimiz bizi ne üstün, ne de köle yapacak semboller olmadığı gibi bunları seçmekte elimizde değildir. Baskı, yok sayma, öfke, ötekileştirme, nefret ve kanın insanlığa verdiği zararı Dersim de yaşananlar üzerinden farklı bir gözle görmemizi sağlayan bu roman birbirimizi anlamamızı ve t